KÜÇÜLME,
FORDİST ÜRETİM SİSTEMİNİN VASIFLI ELEMAN VE VASIFSIZ ELEMAN
AÇISINDAN GERİYE YÜRÜMESİ OLABİLİR Mİ?
Yazı
Hakkında Genel Bir Bilgi
Yazının
genel amacı küçülmeyi organizasyon çerçevesinde değerlendirmek
ve küçülme, Fordist üretim sisteminin vasıflı eleman ve
vasıfsız eleman açısından geriye yürümesi olabilir mi?
Sorusuna cevap aramaktır. Ayrıca küçülmenin olumlu ve olumsuz
yanlarına da değinilecektir. Organizasyon çerçevesinden bir bakış
yapılacaktır. Son olarak ta örgütsel küçülmenin psikolojik
yanının ve organizasyondaki küçülme kararlarındaki hedeflerin
değerlendirilmesi yapılacaktır.
Küçülme’nin
Tanımı
“Örgütsel
küçülme, dar anlamda işgücünde azalma, geniş anlamda ise
verimliliği arttırmak için uygulanan bir stratejidir.”(Gemlik,
Önal, Taşdemir, 2011)
“Küçülme,
organizasyonel performansı geliştirmek için planlanan ve iş
gücünü azaltmak için bilinçli olarak verilen kararı belirtir.
Küçülme, bir organizasyonun işgücünün yeterliliğini,
verimliliğini ve rekabet edebilirliğini geliştirmek için
organizasyonun büyüklüğünde amaçlı bir
azaltmadır.”(Gümüştekin,
2004)
Örgütsel küçülmeyi
işgücü açısından ele alacak olursak, işletme içerisinde belli
bir zamandır çalışmakta olan çalışanların işlerine son
verilerek işten çıkarılmasıdır. İşten çıkarılan çalışan
sayısından daha az sayıda ancak daha vasıflı işçi alımı
olarak görülmelidir. Ya da çıkarılmış olan çalışanların
yerlerini birleştirerek geride kalanların o birleştirilmiş olan
yerlere getirilmesi de küçülme açısından ele alınabilir. İş
gücü sayısında yapılan azaltım işletmeye ek kar sağlamanın
yanında maliyetleri de azaltıcı bir rol oynamaktadır. Bir
işletmenin çalışanlar açısından yapısını bir piramide
benzetirsek piramidin iki basamağı arasındaki mesafenin
genişlemesidir, örgütsel küçülme. Diğer bir anlamı olan
verimliliğe gelecek olursak, her işletmenin verimlilik açısından
belli bir hedefi vardır. Bu hedef doğrultusunda planlamalarını,
stratejilerini ve uygulamalarını sürdürmeye çalışır. Aslında
organizasyonlar küçülme ile işgücünde azalma meydana getirirler
ve bunun sonucu olarak ta maliyette bir azalma olur. Maliyetlerin
azalması ile de kar oranlarının yükseldiğini varsayarsak işletme
verimliliğe ulaşmış olacaktır.
Organizasyonlarda
Küçülmenin Olumlu ve Olumsuz Yönde Değerlendirilmesi
Küçülmeye gitme
yerine, işletmenin kuruluş aşamasında alınacak önlemler ve
yapılacak olan planlarla buna bir çözüm bulunabilir. Ancak
işletmenin ilk adımlarında bunun gözlemlenebilmesi yani küçülmeye
gerek kalmayacak durumlara yönelik adımların atılması basit bir
durum olmasa gerek. Zira bunu görebilecek, bunu planlayabilecek,
bunu örgütleyebilecek ve uygulayabilecek çok az sayıda kişi,
kurum ve kuruluş vardır. İşletmenin ilk dönemlerinde ki aldığı
kararların, attığı adımların ve uyguladığı politikaların
önemi burada ortaya çıkıyor. Aslında bu önem işletmenin
ileriki yıllarında sorunları azaltmak, gelirleri arttırmak ve
pazardaki rekabet gücünü yakalamak için başvurduğu yöntemlerden
biri olan ‘küçülmeden’ sonra karşılaşılacak olan
durumların iyi yönlü veya kötü yönlü olmasına göre değişir.
İyi yönlü olması, ilk baştaki tezi geçersiz kılarak;
işletmenin küçülme ile aldığı kararlarda karını en üst
düzeye çıkarma hedefine ulaşmasıdır. Kötü yönlü olması,
işletmenin kuruluş aşamasında veya ilk dönemlerinde aldığı
kararların, uyguladığı politikaların etkisinin hangi boyutlara
varabileceğini gösterir düzeyde olmasıdır. Her işletmenin
küçülme ile kesinlikle başarıya ulaşacağından söz edemeyiz.
Genelde dünya
ekonomilerinde görülen ve gözlemlenen nokta; işletmelerin zor
durumda kalmaları, istikrarsızlıkların meydana gelmesi ve yönetim
işleyişinde ve organizasyonun bütünün de yaşanan sıkıtılar
birçok işletmeyi küçülmeye gitmeye zorluyor. Globalleşen dünya
da ve eskisinden daha hızlı ve etkili bir şekilde ilerleyen
teknoloji karşısında organizasyonlar kendi varlıklarını koruma
ve sürdürme açısından bu tür (küçülme gibi) değişimlere
kapılarını açabiliyorlar. Küçülmeye olumlu bir yönden
bakalım. Öncelikle çalışanlar açısından ele alacak olursak;
normal bir organizasyonda çalışanlar belli işleri, kendilerine
verilmiş olan görevleri, kendi tek boyutlu kabiliyetleri ile
sürdürmeye çalışmaktadırlar. Bu tek boyuttan kasıt; örneğin
inşaatta çalışan bir işçiyi düşünelim o kişi sadece tahta
kalıplarını birbirine çivilemekle görevlidir ve başka bir iş
yapmamaktadır. Ancak çeşitli boyutları olan bir işçi sadece
tahta kalıplarını birbirine çivilemekle görevli değil bunun
yanında tahtaları siyaha boyama ve tahtaları taşıma işlevini de
yerine getirir. Küçülme açısından tek boyutlu olan birkaç kişi
yerine daha çok boyutu olan işçinin alımı söz konusudur. Dil
örneğini verelim burada; iki dil bilen yani sadece İngilizce ve
anadil bilen bir tercüman ve İspanyolca ve anadil bilen başka bir
tercüman bir işletme de çalışıyor olsun ve ayrıca İngilizce,
İspanyolca ve anadil bilen başka bir tercümanımız da iş
başvurusu yapmış olsun. İşveren kuruluş iki dile ihtiyacı
varsa ve bu iki dil için ayrı kişileri çalıştırıyorsa, kendi
maliyeti açısından ikisini de işten çıkarıp bu tek kişi olan
ama üç dil bilen kişiyi almayı tercih edebilir. İki kişiye
5000TL vermek yerine tek kişiye 3500TL vermeyi seçebilir. Buna
örgütsel küçülme denir. Bu aslında işletmelerin zorlu geçen
süreçlerinde giderlerini kısmaya yönelten bir durumdur.
Maliyetlerin aşağı çekilmesi karı arttırıcı bir durum
olduğundan işletme için küçülme verimli bir durum olmuş
olacaktır. Burada bahsettiğimiz nokta işletmelerin kademe azaltma
aşamasıdır, küçülme ile birlikte.
Küçülmeye
Organizasyon Çerçevesinden Bir Bakış
“Günümüzde
işletmeler, etkinliklerini arttırmak, verimliliği geliştirmek,
insan kaynaklarından etkin yararlanmak ve rekabette üstün olmak
amacıyla küçülmeyi tercih etmektedirler.”(Gümüştekin,
2004)
Günümüzde hızla
gelişen ve ilerleyen teknolojiye bağlı olarak iletişim kurma
zamanının kısalmasıyla ve dünya çapında varlığını sürdüren
birçok ekonominin de belli politikalar ve stratejilerle gelişme
göstermesi bazı organizasyonları belli yeniliklere ve değişimlere
sevk etmeye yöneltmiştir. Bu durumun en önemli sonucu rekabet
gücünü etkilemesidir. İşletmeler arası rekabetin artması,
farklı ve yenilikçi uygulamaların baş göstermesine neden
olmaktadır. Bunlardan biriside küçülmedir. Öncelikli hedef
olarak işletmeler bu ekonomik yaşam içerisinde, sürekliliği
sağlamaya çalışmak açısından varlıklarını sürdürmeye
çalışırlar.
Küçülmeyi aslında
sadece işgücünü azaltma olarak görmemek gerekir. Çünkü
küçülmeyle birlikte hantallaşan hiyerarşik düzen daha sade ve
daha etkili olabilecek düzeye çekilmiş olur. Küçülme rastgele
veya beklenmeyen bir durum olarak işletmelerin karşısına
çıkmamaktadır. Bilakis bilerek ve alınan kararlar neticesinde
ortaya çıkan bir değişimdir.
Organizasyonların
Küçülme Kararlarındaki Hedeflerinin Değerlendirilmesi
“Değişik
sebeplerle küçülmeye giden örgütlerin temel amaçları,
maliyetleri düşürmek, iletişimi kolaylaştırmak, bürokrasiyi
azaltmak, rekabet gücünü arttırmak, karar sürecini hızlandırmak,
verimliliği artırmaktır. Bu amaçları gerçekleştirmek için
örgütler planlı ve sistemli yapılmakta olan isleri ve bu isleri
yapan is görenlerin sayısını, örgütteki mevki ve hiyerarşik
kademeleri azaltmaktadır.”
(Tengilimoğlu, Öztürk, 2006)
Maliyetlerin
düşürülmesi konusu, çalışanlar açısından ele alınabilir.
Birçok yönlü olan bir kişinin işe alınmasında öncelikli
tercih olması diğer belli vazifeleri yapmakta olan çalışanların
işine son verilmesi maliyetlerin aşağılara çekilmesinde
önemlidir. Bu sayede hem personellerle ilgili olarak hem de işin
süreci ile ilgili olarak tasarruf yapılmış olunacaktır.
Küçülme ile
birlikte işletmeler daha yalın bir hal alacağından karar alıp
vermede daha hızlı davranabilecekleri konuma ulaşmış olurlar.
Gereksiz prosedürler
ve işlemler ortadan kalkmış olacaktır. İşletmede çalışanlar
arası mesafe kısalmış olacak ve iletişimde etkinlik bir nevi
sağlanmış olacaktır.
Aslında küçülme
mevkiler arası bürokrasiyi de azaltmış olacaktır. Karar alma
süreçlerinde belli kıstaslara uyulması ve bu kıstasların
bürokratik zeminde uygulanması güç bir durum haline gelmekteydi.
Ancak bürokrasinin azalması bunu azaltmış olmakla birlikte
kararların etkinliğini de sağlamış olmaktadır. Böylece
işletmenin rekabet gücü de artmış olacaktır.
Maliyetlerin
azalması ile karın en üst düzeylere çıkma durumuna yönelmesi
verimliliği gösterir.
Örgütsel
Küçülmenin Psikolojik Yanının Değerlendirilmesi
“Örgütsel
küçülme uzmanlar tarafından işletme içindeki güven duygusunu
en çok yıpratan strateji olarak kabul edilmektedir. İşletme
içindeki güven duygusunun yitirilmesi, toplumsal güvenin de
yitirilmesine yol açmaktadır.”(Gemlik,
Önal, Taşdemir, 2011)
Örgütsel
küçülmenin çalışanlar üzerinde önemli derecede psikolojik
olarak etkileri vardır. Bu psikolojik etki işletmede halen
çalışanlar, işletmede küçülme sonrası işlerinden
çıkarılanlar ve işletmenin kendisi açısından ele alınabilir.
Öncelik olarak küçülme kararının verilmesinden önceki aşamada
ele alalım.
“İş
gören
çıkarma yolu ile gerçekleştirilen
küçülme, örgütler için kısa dönemde rahatlama
sağlayabilir;
ancak uzun dönemde örgüt içinde olumsuz sonuçlar yaratmaktadır.
Küçülme süreci
örgüt içinde ve dışında
olumlu ve olumsuz birçok etkiler yaratırken,
bu süreçten en çok etkilenenler iş görenler
olmaktadır.”
(Tengilimoğlu, Öztürk, 2006)
Küçülme kararının
çalışanlar arasında bilinmesi ve ortaya çıkan söylemler
çalışma verimini ve hızını düşürmeye yol açacaktır.
İşletmenin bu kararını çalışanlarına açıklamadan önce
birçok söylentinin, birçok doğru veya yanlış bilgilerin ve
işletmenin kariyerini zedeleyebilecek safsataların hızla dolaşması
işletmenin geleceği açısından endişe verici boyutta olacaktır.
Bu gibi değişik türdeki bilgiler çalışanların kafasında
cevabını bulamayacakları sorulara dönüşebilir. Kendi
çalıştıkları işletmeleri hakkında düşünceleri pozitif
yönden negatif yöne doğru bir eğilim sürecine girecektir. Her
yeni bir günde yeni bir iddia ile karşı karşıya kalabilirler.
Gelecek açısından endişe verici olan bu gibi durumlar,
çalışanların işlerine karşı ilgisini, bilgisini ve heyecanını
azaltacaktır. Kendilerini işlerine verecekleri yerde geçim
sıkıntısı dertlerinin onları beklediklerine inanmaya
başlayacakları aşikârdır. Aslında buna genel bir çerçeve ile
bakacak olursak işini kaybetme korkusu da diyebiliriz.
Herkesin belli bir
yaşam çevresi vardır. Yani yaşadığı bir alan vardır. Bu çevre
içerisinde var olma, saygın olma ve belli standartlara sahip olma
isteği birçok çalışan da mevcuttur. Birçok planlarını, hayat
amaçlarını ve gelecekten beklentilerini bu çevre içerisinde
gerçekleştirmeye çalışırlar. Buna bir nevi de kendini
kanıtlayabilmek ve hissettirebilmek de diyebiliriz. Bu açıdan
bakılacak olursa, iş âlemi de hayatımızın ve çevremizin bir
parçası durumundadır. Bize birtakım güvenceler sunar ya da
verir. Kişi bu güvencelerle gururlanır ve başı dik yürüyebilir.
İşte bu durum kişinin işten çıkarılma korkusunun boyutlarını
bize netlikle gösterir niteliktedir.
İşten çıkarılma
bilgisi işletme içinde çalışanlar arasında yayılması tüm bu
yukarıda bahsettiğimiz noktaları silsile halinde etkileyecektir.
Bu da kişilerde ve çalışmalarda belli başlı sorunlara yol
açacaktır. Bu gibi bilgilerin yayılmasından önce işletme bir
takım planları yapmış olmalı ve önlemlerini çoktan almış
olmalıdır. İşletme küçülmeye gitme kararını vereceği zaman
çalışanlarının her türlü durumunu göz önünde bulundurması
gerekir. İşletme, küçülmenin tabanından tavanına kadar her
şeyini açıklayabilecek duruşa sahip olmalıdır. İşlerini
kaybeden kişilere belli bir takım haklar tanımalı ki kalanlar
açısından pozitif algının sağlanması için. Güven tazeleme
noktasında bu çok önemlidir. Güven ve istikrarı yeniden kazanmak
için küçülme kararını ayrıntılı olarak işten çıkarılmayan
ve yola devam edilecek kesime anlatılmalı ve bu konuda yönlendirme
yapılmalıdır. İş içerisindeki güvensizlik çalışanları
kişisel hesaplar yapmaya ve kişisel olarak hareket etmeye sevk
edeceğinden bu durumun tedbirlerle önlenmesi gerekir.
Sonuç
Olarak
“Fordist/Taylorist
üretim teknikleri insanlığın en önemli üretim tekniği
buluşudur, bu aşamaya ulaşabilmek için binlerce yıllık bir
gelişme süreci yaşanmıştır ve yeni üretim teknikleri olarak
adlandırılan teknikler de bu süreçten bir kopmayı değil bu
sürece yeni zincirler eklemeyi ifade etmektedir.”(Dikmen,
2003)
Henry Ford, araba
üretimine başladığında çok az sayıda çalışanla bu işe
başlamıştır. Bu az sayıdaki çalışanlar gerçekten işini
bilen, işini anlayan ve işine hâkim olan kişilerdir. Üretimde
kendi bilgi ve becerileri çerçevesinde katkılarını sunuyorlardı.
Bu çalışanlar üretecekleri bir arabayı belki saatlerce belki
günlerce devam eden uğraşılar sonucu ortaya çıkartabiliyorlardı.
O zamanlar yıllık araba üretim miktarları belli düzeyde olup ve
zor güç aşabilecekleri bir miktar da üreterek yollarına devam
etmekteydiler. Arabanın sabit bir konumda olup işçilerin onun
üzerinde çalışması ve her bir yapım işlemi için işçilerin
yerlerinden ayrılıp tekrar yerlerine geri gelmesi H. Ford’un
üzerinde düşündüğü bir durumdur. H. Ford çalışmaları ve
gözlemleri sonucunda öncelikle işçilerin yerlerinden ayrılmaması
ve malzemelerin önlerine başkaları tarafından getirilmesi ile
üretime devam etmiştir. Bunun da üretim miktarında istenilen
artışı sağlamaması üzerine günümüze kadar ulaşacak olan ve
günümüz üretim tekniklerinin ve üretim stratejilerinin temelini
oluşturacak olan hareketli bant sistemi yöntemini bulmuş ve
uygulamıştır. Artık işçi malzemeye değil, malzeme işçinin
ayağına gidecekti. Ve araba üretim sürecide hareketli olacaktı.
H. Ford yıllık üretim miktarını arttırmış ve zirve yarışında
en öne çıkmıştı. Ayrıca Adam Smith’in ortaya attığı
işbölümü burada da ortaya çıkmıştır. İşçiler işbölümü
ile çıktıya yabancılaşma durumuna geldi ve işçiler üretim de
tek yönlü bir beceriye kavuştular. Buradan hareketle vasıflı
eleman sayısında bir azalma veya yerinde sayma görülecektir.
Ancak vasıfsız eleman sayısında büyük bir artış yaşanacak ve
vasıfsız elemana olan talep artacaktır. Bu tür işlerde aşırı
bilgi ve beceriye ihtiyaç duyulmaması açısından etkili bir
yöntemle karını maksimize edecek seviyeye ulaşılmış
olunacaktı. Nitekim öyle de olmuştu.
“Çağımıza
en büyük etkide bulunmuş olan gelişme, kuşkusuz montaj hattıdır
ve üretim sürecini, basit, sürekli kendisini yineleyen, sabit
parçalara bölme ve bu işlerin her birini vasıflı emek yerine
vasıfsız emeğe yaptırma kurgusuna dayanmaktadır. Bu sayede, ucuz
işgücüne yönelme, işgücünü eğitmek için harcanacak zamandan
tasarruf etme, işi en kolay ve en kısa sürede yaptırma olanağına
kavuşulmuştur.”(Dikmen,
2003)
Fordist üretim
yönteminin gerekli olup olmadığı konusunda yapılabilecek olan
tartışmalar aslında gereksiz bir tartışma olacaktır. Çünkü
bazı üretimlerde gerekli olabileceği gibi bazı üretimlerde de
gerekli olmayabilir. Ancak kitlesel üretim sürecinin temelinde yer
alır. Ayrıca işletmelerin yönetimi açısından da ele alınacak
olursa yine aynı şekilde belli durumlara göre şekil alabilir. Bu
açıdan değerlendirildiğinde Fordist üretim sistemi reddedilemez
nitelikte ileri bir buluş tekniğidir.
Fordist üretim
sistemi bir işin parçalara ayrılması ve her bir parçanın
üzerinde çalışan tarafından önemli bir şekilde öğrenilerek
sürekli pekiştirilmesi ve işinde böylelikle uzmanlaşma
noktasında üretim, işin etkili bir yöntemidir. Çünkü günümüzde
yeni başlayan bir süreç vardır. Bu süreç ‘kalite’
sürecidir. İşletmeler ürettikleri ürünün az maliyetli ve
kaliteli olmasına dikkat etmek zorundadırlar. Zira tüketicinin
istekleri kalite noktasında birleşmektedir. Tüketici bu zamanda
markanın yanında kalitesinin hangi boyutta olduğunu göz ardı
etmemektedir. Aslında kaliteli ürün üretmenin yolu sadece vasıflı
işçi çalıştırmaktan geçmemektedir. Vasıflı işçi ile
kaliteli ve tüketicinin istekleri doğrultusunda ürün üretmek
mümkündür. Ancak maliyet sorunu üretici açısından büyük bir
sorun olduğundan vasıflı elemana gidecek maliyetlerin azaltılması
noktasında vasıfsız eleman çalıştırmak daha doğru bir adım
olacaktır. Fordizm ile gelişen örgüt yapısı büyük bir gelişme
göstererek farklı birimleri oluşturmuştur. Yönetimde örgütlenme
gerekli hale gelmiştir. Büyük bir çalışan kitleye ulaşılması
ile organizasyon şekilleri de genişlemiş ve belli kalıplar elde
etmiştir. Büyük kitlesel üretimlerin temelini oluşturan Fordist
üretim sistemi yadsınamaz fikri yapıya sahiptir. Bugünkü
işletmeler küresel ekonomilerde ayakta kalma çabaları
göstermektedirler. Küreselleşme ile birlikte ayakta kalma
varlığını sürdürebilme gitgide zorlaşmakta hatta bazı
işletmeler kendi varlığına son vermektedirler. İşletmeler bu
sürece girmeden önce organizasyon yapılarında, yönetim
şekillerinde ve çalışanlar açısından belli başlı bozulmalar
görülmektedir. Bu sebeple hızlı bir çöküş sürecine girmekte
ve sürekliliğini kaybetmektedirler. En önemli hedeflerinden bir
tanesi olan karını en üst düzeye çıkarma hedeflerine ulaşamama
ve maliyet korkusu işletmeleri bazı değişimlere
yönlendirmektedir. Bu değişimlerin en kolay ve en önde olanı
‘küçülme’ dediğimiz kavramdır. İşletmeler küçülme ile
yeniden istenilen hedeflere kolayca ulaşabileceklerini sanmaları
aslında büyük bir hatadır. Zira binlerce yılın birikimi ile
ortaya çıkan Fordist üretim anlayışını geriye yürütmekten
başka bir şey olmamaktadır. İşletmeler işten çıkarma veya
daha vasıflı işçi alaraktan bir işçiye yüklenen iş yükünü
de arttırmış olmaktadır. Bu da verimin düşmesine neden olur.
Çünkü bir çalışanın hedefi bir tane iken birden fazla hedefle
uğraşmak durumunda kalmaktadır. Vasfı buna müsait olsa bile
çalışan yeterince verimli davranamayacaktır. Fordist üretim de
bir çalışanın belli bir işi olmakta ve belli bir işle yoluna
devam etmektedir. Bu işte vasıfsız dahi olsa zaman içinde
uzmanlaşıp sadece o işte vasıflı hale gelebilecek seviyeye
ulaşabilir.
Verim demek kar
demektir, kar demek süreklilik demek olduğu için verimlilik
yitirildiğinde bu sıra boyunca kayıplar meydana gelecektir.
Küçülmenin olumlu yanı mutlaka olacaktır ve hatta vardır.
Bunların neler olduğunu ilk başlarda bahsettik ve değindik. Ancak
küçülme benim gözümde Fordist anlayışın geriye doğru hareket
etmesinden başka bir şey değildir. Burada bahsettiğim durum
Fordist üretim anlayışının tek tip mal üreten üretim birimleri
değildir. Fordist üretim anlayışının genel bir çerçeve ile
değerlendirilmesi ile ortaya çıkacak bir sistemdir. Vasıfsız
elemanların da kullanılabilecek ve üretim sürecinde pek ala yer
alabileceği ve vasıflı hale gelebileceği noktasındaki durumdan
bahsetmekteyim. Örgütsel küçülme vasıfsız elemanların işe
yaramayacağını ve vasıflı elemanların bu işi yapabilecek
beceriye sahip tek kişiler olarak ortaya çıkması Fordizm’i geri
plana atma gibi bir durum oluşturmaktadır. Örgütsel küçülmeyi
ve Fordizm’i daha az vasıflı ve daha çok vasıflı açısından
ele aldığımızda bu iki kavramın (küçülme-Fordizm) birbirinin
tersi olduğu görülecektir. Maliyet yönünden düşündüğümüzde,
küçülme ile vasıfsız elemanları işten çıkarmış yerine iş
yükü daha çok yüklenecek olan vasıflı eleman getirdiğimizde
maliyetin düşeceğini varsaymak olanaklıdır. Ancak verimde
yaşanacak olan düşüşün de karı etkileyeceği varsayımı
altında düşünecek olursak etkisiz eleman veya negatif yönde
etkili eleman olarak görülür, küçülme. Dünya çapında yapılan
araştırmalar da gösteriyor ki küçülmeye giden birçok
işletmenin ya yerinde saydığı ya da negatif yönlü bir hareket
halinde olduğu gözlemlenmiştir. Bu sebeple küçülme ile
işletmenin hedeflemiş olduğu durumlara gelmesi zor gibi gözüküyor.
Ayrıca kitlesel üretimin başarıya ulaşmasını sağlayan Fordist
üretim sistemine de karşı bir yönde hareket olduğu için bu
yöntem tek alternatif değildir. İşletme kolay ve kısa yoldan
olduğu için küçülme kararı almak yerine değişik stratejilere
yönelmelidir.
ÖRGÜT KURAMI
KÜÇÜLME (DOWNSİZİNG)
MUSTAFA YENİAY
Mart, 2013